Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Edebiyat Haftanın Kitapları
        • 1

          DELİKANLI
          (İzzet Günay)

          Yeşilçam bir masal dünyasıydı. Siyah beyaz karelerin ardında kahkahalar, gözyaşları, dostluklar ve unutulmaz aşklar vardı. Bu masalın en parlak yıldızlarından biri, sahnede olduğu kadar hayat yolculuğunda da duruşunu koruyan bir isimdi: İzzet Günay... Türk sinemasının en zarif, en karizmatik yüzlerinden biri… Vakur bir centilmen, gururlu bir âşık, gözü kara bir kabadayı, sevimli bir çapkın… Her rolde sahiciliğiyle hafızalara kazındı; kalplerde derin izler bıraktı. Setlerden gerçek hayata taşan bir delikanlı imajıyla tanındı ve sevildi. Antikacı ve koleksiyoner kimliğiyle estetiği gündelik hayatına taşıdı. Tutkuları, merakları ve sezgileriyle farklı dünyaların kapısını araladı. Kronik Kitap'tan çıkan bu nehir söyleşi bir aktörün kariyerinden fazlasını sunuyor. Yeşilçam’ın rüya gibi atmosferinden göz kamaştırıcı bir hayata, sahne önünden perde arkasına uzanan samimi ve nostaljik bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Bir sanatçının ışıklarla, alkışlarla ve seyircilerle hemhâl oluşunu; bir entelektüelin zevklerini, hobilerini ve aktivitelerini; bir eski eser tutkununun coşkularını ve heyecanlarını; bir yaşama ustasının felsefesini ortaya koyuyor. Delikanlı… Her sayfasında hem özlenen zamanların hayallerini ve duygularını hem de kendi hayatınıza ışık tutacak izleri bulabileceğiniz ilham verici bir yaşam öyküsü…

        • 2

          HÜKÜMDARA ÖĞÜTLER
          (Mengzi)

          VakıfBank Kültür Yayınları (VBKY), Mengzi’nin (MÖ 372–289) kaleme aldığı “Hükümdara Öğütler” adlı eseri okurlarla buluşturuyor. Konfuçyanizm’in en değerli klasiklerinden biri kabul edilen bu eser, edebî gücü ve felsefi berraklığıyla bilgiyi ve erdemi özümseme, toplumsal yaşamı düzenleme ve ideal siyaseti belirleme konularında derinlemesine bir rehber sunuyor. Mengzi, insan doğasının doğuştan iyi olduğu düşüncesiyle antik Çin felsefesine yeni bir soluk kazandıran, Konfuçyüs’ün (MÖ 551–479) ahlak öğretisini devralarak geliştiren ve bu düşüncenin dünya çapında tanınmasına büyük katkı sağlayan önemli bir filozoftur. “Hükümdara Öğütler”, Konfuçyüs’ün değinmediği konuları açıklayıp derinleştirirken, insanın doğuştan gelen iyi eğilimlerini koruma gerekliliğinden yola çıkar. Kişisel gelişimde psikolojik sürecin önemini vurgulayan ve beşerî ilişkilerde toplumsal eşitliğin gerekliliğini savunan bu klasik eser, düşünsel derinliğiyle günümüzde de yol gösterici bir nitelik taşımaktadır.

        • 3

          BOŞLUKLAR
          (Caner Almaz)

          Bir tarafta geçmişin yüküyle yorgun argın yol alan Halil, Aysel ve Oğuz; bir tarafta bu kırık dökük hikâyenin mirasını kederle ama umutla geleceğe taşıyan Kenan, Füsun ve Neşe... Kalanlar, gidenler, evinin yolunu şaşıranlar, dolup boşalan meydanlar; tarihin tekerrürüne değil, adil bir tarihi yaratmanın gücüne inananlar... Caner Almaz, Yaşamaklar (2021) ve Notre-Dame de Sion Edebiyat Ödülü’ne layık görülen Duvarlar’ın (2024) ardından, İthaki Yayınları'ndan çıkan Boşluklar ile yakın tarihimize bir pencere aralayan üçlemeyi tamamlıyor: Aşk, dostluk, dayanışma, idealler ve ihanetle sınanan bir kuşağın buruk umudunu ağaçların altında yeniden yeşertenlerin hikâyesi, her şeyin bittiği yerde başlayan yepyeni bir geleceği işaret ediyor.

        • 4

          ÖRÜMCEK BURGACI
          (Alper Canıgüz)

          Alternatif bir 1974. II. Dünya Savaşı sonrası Batı bloku başta olmak üzere Türkiye dahil pek çok ülke "hiperdemokrasi" olarak adlandırılan yeni bir rejimle yönetilmektedir. Kamuyu ilgilendiren her konunun anketlerle belirlenip karara bağlandığı bu düzen, bilgiyi tekeline almış, ayrıcalıklı uzman zümrenin tahakkümüne son verdiği iddiasındadır. Hiperdemokraside toplum kanaati esas, "gerçek" en tehlikeli kavramdır. Adalet, ekonomi, eğitim, bilim, sanat... hepsinin nasıl işleyeceğine çoğunluk karar verir. Kimin yaşayıp kimin öleceğine de.... İşte böyle bir dünyada, küçük yaşta bir Türk aile tarafından evlat edinilen Alman asıllı şair-dedektif Stan LaFleur, iç içe geçmiş bir cinayet ve intihar vakasını araştırmak üzere kolları sıvar. Takip ettiği izler onu, gökyüzünde aniden belirip günbegün büyüyen kızıl yarığın gizemiyle yüz yüze getirir... Alper Canıgüz'ün Everest Yayınları'ndan çıkan yeni romanı Örümcek Burgacı, ütopya ile distopya arasındaki çizginin belirsizleştiği evreninde, okuru baş döndürücü bir maceraya davet eden son derece özgün bir retro bilim-kurgu/polisiye.

        • 5

          BEN MİYİM?
          (Peter Flamm)

          Saygın bir doktor olan Hans, Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle muharebe meydanlarından evine döner. Ancak döndüğü yer gerçekten evi midir? Zira savaş sırasında deneyimledikleri yüzünden gerçeklik duygusu un ufak olduğundan ve tarifsiz bir yabancılaşmayla baş etmeye çalıştığından, artık hiçbir şeyden emin değildir. Karısı, annesi ve arkadaşları onu tanır. Bir tek köpeği ona kuşkuyla ve düşmanca yaklaşır. Savaş bu adamı başka birine mi dönüştürmüştür? Yoksa o, çaktırmadan Hans’ın hayatına sızmış başka bir kişi midir? Kendi kimliğine ilişkin kuşkularını dile getirdiği soluksuz monoloğu, birçok varoluşsal meseleyi de ortaya koyar. Peter Flamm’ın ilk kez 1926 yılında okurla buluşan, savaşın insan ruhunda açtığı yaralara dair bu çarpıcı anlatısı yayımlanışından bir asır sonra Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Modern Klasikler Dizisi’nde yerini alıyor.

        • 6

          ANADOLULU BUĞDAYIN HİKAYESİ
          (Levent Yılmaz)

          Avrupa kültür ve düşünce tarihi üzerine çalışmalarıyla tanınan, şair ve çevirmen Levent Yılmaz'ın kaleminden çıkan Anadolulu Buğdayın Hikâyesi: Neolitikten Sanayi Devrimine Tahıl, Ticaret, Devlet adlı eseriALFA Yayınları'ndan çıktı. Kitap, insanlık tarihinin en temel besin kaynaklarından biri olan buğdayın, özellikle Anadolu'daki kökenlerine odaklanarak, Neolitik dönemden Sanayi Devrimi'ne kadar uzanan geniş bir zaman dilimindeki yolculuğunu ele alıyor. Eser, buğdayı ve onun yoldaşları arpa, çavdar ve yulafı, medeniyetlerin şekillenmesindeki merkezi rolü üzerinden inceliyor ve buğdayın kökenini Karacadağ'a dayandırıyor. Yılmaz, okuru Neolitik devrimin öncesinden başlatarak şehirlerin, devletlerin ve yazının ortaya çıkışına, ardından Mezopotamya, Eski Mısır, Hititler, Eski Yunan, Roma İmparatorluğu ve son olarak Osmanlı İmparatorluğu gibi tahılın kaderini belirleyen medeniyet ve imparatorluklara taşıyor. Yazar, bilimsel terimlerin tuzağına düşmeden, akıcı ve sürükleyici bir anlatım dili kullanarak, tahılın öyküsünü bir mercek gibi kullanarak tarım, ticaret ve devlet oluşumu arasındaki binlerce yıllık karmaşık ilişkiyi gözler önüne seriyor.

        • 7

          BÜTÜN AŞKLARIN BAŞLANGICI
          (Judith Hermann)

          Bütün Aşkların Başlangıcı, aşkın zaman zaman nasıl aşırı beklentilerle başladığı ve kişinin hayattaki savunmasızlığı üzerine bir roman. Tesadüflerin bir araya getirdiği Stella ve Jason evlidir, bir kızları vardır; şehrin bir dış mahallesinde bahçeli, küçük bir evde yaşarlar. Çok çalışan Jason'ın çoğunlukla evde olmadığı, annenin işe, kızının anaokuluna gittiği sakin, tekdüze bir günlük hayat. Bir gün bu evin kapısında beliren bir yabancı, Stella'nın sakin hayatını beklenmedik şekilde değiştirecektir... Sia Yayınların'ndan çıkan kitapta Judith Hermann, berrak, çarpıcı bir dil ve şaşırtıcı derecede güzel imgelerle, aşkın başlangıcı ve devamının gizemini, güvenli olduğuna inanılan bir hayatın nasıl değiştiğini anlatıyor.

        • 8

          ÇOCUK
          (Kjersti Skomsvold)

          O hatırlamadığımız çocukluk yıllarımızı anne babalarımız da hatırlamıyor, doğa neden böyle yapmış, ilk yılları neden gizli kılmış? Çocuk başkaları için bir giz, çocuk kendisi için bile bir giz... Kjersti Skomsvold: melankolik, zarif ve ümitvar. Bu kez anlatıcı karakterimiz ikinci doğumunu yapan ve yeni doğan kızına onu bu dünyaya getiren anne babasının öyküsünü anlatan bir yazardır. Her anne baba gibi o da bir yandan çocuğunun büyümesine tanıklık ederken diğer yandan kendi çocukluğuna döner, çocuğuyla kurduğu ilişkide anne babasıyla ilişkisini düşünür, sorgular ve gözlerinin önünde filizlenmekte olan yeni yaşamda hem geçmişin hem de geleceğin muhasebesini yapar. Skomsvold'un yaşamın büyüleyici gizini, "yeryüzünde insan olmanın" sarsaklığını ve hünerini berrak bir deredeki çakıl taşları gibi süssüz ve zarif bir öyküye dönüştürdüğü Çocuk, Jaguar Kitap'tan çıktı.

        • 9

          GERÇEKÜSTÜCÜLÜK NEDEN ÖNEMLİDİR?
          (Mark Polizzotti)

          André Breton’un Manifesto’yu yayımlamasının üzerinden bir asır geçmesine rağmen, çığır açıcı Gerçeküstücülük hareketinin ruhu hâlâ canlı. Çünkü bu akım, sadece bir sanat hareketinden ibaret değil. Mark Polizzotti, Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan kitapta, Gerçeküstücülük’ün altında yatanın, her çağda ve her ülkede kendini gösteren evrensel bir zihin durumu olduğunu öne sürüyor. Geleneksel, Batı Avrupa merkezli, beyaz ve erkek Gerçeküstücülük anlatısını genişleterek akımın dünyadaki çeşitli tezahürlerini inceliyor. Akımın sadece kendi dönemindeki önemini değil, günümüzün ilerici düşüncelerine de nasıl zemin hazırladığını gösteren Polizzotti, görsel sanattan edebiyata, politikadan performansa kadar her alanda Gerçeküstücülük’ün izini sürüyor ve akımın aslında evrensel bir isyan, özgürleşme ve dönüşüm arayışı olduğunu ortaya koyuyor.

        • 10

          RÜYAYA BENZER
          (Defne Suman)

          “Geçmiş karanlık bir kuyu. İçinde debeleniyorum. Hatırlamaya çalışırken ucu kaçıyor. Birtakım hisler var. Hafıza boşluğunda yankılanan birbirine karışmış sesler, renkler, izler. Net olarak bildiğim tek şey hatırlamam gerektiği.” Azra Tekin’in kısa yaşamı Beyoğlu’nda eski bir hanın asansör boşluğunda sona ermiştir. Hayatına kasteden kimdir, kendini nasıl burada bulmuştur? Bedeninden ayrılan Azra, hikâyesinin parçalarını toplamaya, İstanbul’da yaşadığı yedi yılın anılarını birleştirmeye koyulur. Doğan Kitap'tan çıkan Rüyaya Benzer, 1990’ların çalkantılı Türkiye’sinde bir üniversite öğrencisinin İstanbul’u, kendini ve hayatı keşfetme hikâyesi. Aşkla, dostlukla çevrili; siyasi uyanışlarla sarsılmış bir genç kadının hafızasından süzülen bir sergüzeşt… Defne Suman’ın kimlik, hafıza ve toplumsal kayıplar üzerine kurduğu roman, beden ile ruh ilişkisi ekseninde, hüzünle ve kararlılıkla ilerliyor.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa