Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Güntay Şimşek Eurofighter Elimizi Güçlendirecek!

        Son iki yıldır ABD üretimi olmayan, tek kaynağa bağımlılığı da azaltacak yeni bir savaş uçağı modelinin Türk Hava Kuvvetleri filosuna katılması konuşuluyordu. TUSAŞ üretimi KAAN’ın hizmete gireceği tarihe kadar da ülkemiz için böyle bir ihtiyaç tanımı yapıldı ve sona da yaklaşıldı.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Körfez ülkeleri ziyareti ise Eurofighter uçaklarının tahmin edilenden çok daha kısa sürede ülkemizde olmasını sağlayacak gibi görünüyor. Böylece Türkiye için hava gücünde yeni bir dönem başlayacak. Eurofighter, ABD yapımı ürünlere bağımlı olmadan milli hava gücüne geçiş sürecimize katkı sağlayacak. Hatta bu ilişki farklı bir boyut kazanabilir.

        Toplamda 40 adet olarak alımı planlanan Eurofighter uçaklarının ilk bölümünün erkenden Katar ve Umman’dan temin edilmesi planlanıyor. Katar, bu uçakları 2022’de filosuna kattığı için piyasada dolaşımda olan “ikinci el” tabirinin doğru olmadığının altını çizmekte fayda var. Türkiye, Eurofighter uçakları için ihtiyaç tanımı yaptığı donanımla; AESA radarlı ve Meteor Füze kabiliyetli Tranche 3 modelini Katar’dan alacak.

        Katar Hava Kuvvetleri filosunda 3 ayrı ülkenin savaş uçağı modeli bulunuyor. Benzer çeşitlilik Yunanistan ve İsrail hava kuvvetlerinde de söz konusu. Türkiye’de bu adımla hava gücünü çeşitlendirip, güçlendirmiş olacak. Türkiye’nin Katar’dan alacağı Eurofighter’ların yakın zamanda envantere katılacak gibi görünüyor. Adedi ve ne zaman olacağına dair detaylar için Ankara’dan haber beklememiz gerekecek.

        Türkiye, Eurofighter uçaklarını envanterine dahil ettiğinde önemli bir güvenlik riski ortadan kalkacağı gibi ABD’den 40 adet F-16 Block 70 modelinin alımı, 79 adet Viper modernizasyon kiti, F-35 programına dönüş ve motor temini konularında da elimiz güçlenmiş olacak. Çünkü bu adımla sadece Avrupa’dan Eurofighter uçaklarını alıp Türk Hava Kuvvetleri filosuna koyulmayacak, bazı stratejiler değişecek, savunma sanayinde de iş birliği modelleri gelişecek. Buna motor meselesi de dahil.

        Eurofighter Typhoon savaş uçaklarında Avrupa ülkeleri; Rolls-Royce (İngiltere), MTU (Almanya), Avio Aero (İtalya) ve ITP Aero (İspanya)’nın ortak üretimi olan Eurojet EJ200 adlı gelişmiş motor kullanılıyor. Havacılıkta uçak ayrı, motor ayrı değerlendirilir. Avrupa’nın da ABD ile bazı sorunları bulunuyor ve savunma sanayinin sürdürülebilir bir şekilde gelişmesi için çaba gösteriliyor. Kısacası insansız savaş uçağı ve insansız diğer sistemlerde oldukça güçlü olan Türkiye ile Avrupa’nın birçok alanda yakınlaşmasını gerektiren gelişmeler söz konusu.

        Eurofighter uçak programına Türkiye yıllar önce davet edilmişti. Fakat katılmayı reddetmiştik. Günümüzde Türkiye’nin bu uçakları kullanmaya başlamasının ise küresel ölçekte ve ABD ilişkilerinde de etkileri olacaktır. Gelişmeleri merakla beklemekte fayda var.

        **********

        AJet Ankara’ya Ne Katacak?

        Türk Hava Yolları’nın (THY) iştiraki, düşük maliyetli şirketi; AJet’in Ankara’yı merkez yapma fikri çok doğru bir adım oldu. Ankara’ya ve çevresindeki şehirlere çok şey sağlayacağından eminim. Yıllardır savunduğum ama THY’nin bence geç kaldığı bir hamleden bahsediyorum. Aynı durum Sabiha Gökçen Havalimanı’nda da yaşanmıştı.

        Geçmiş yıllarda; Candan Karlıtekin’in Yönetim Kurulu Başkanı, Temel Kotil’in de Genel Müdür olduğu dönemde THY, İstanbul’un ikinci havalimanı ve Marmara Bölgesi’nde de geniş bir hinterlandı olan Sabiha Gökçen’den uçuşları başlatıp, yoğunlaştırmada çok geç kalmıştı. O dönem bu meydanın ilerde değerli hale geleceğini defalarca yazarak THY yönetiminin dikkatini çekmeye çalışmıştım. Ancak Pegasus Havayolları’nın Sabiha Gökçen’de hızla büyümesi sonrasında THY, burayı kullanmaya karar verdi. Uçuşlarını yoğunlaştırdı. Hatta AJet bile Sabiha Gökçen sebebiyle gündeme geldi.

        Şu günlerde THY yönetiminin AJet ile Ankara’yı 3’üncü büyük turizm başkenti yapma misyonu önemlidir. Zaten Türkiye’de trafiği artan havalimanlarına baktığımızda Ankara’nın yüzde 7 seviyesindeki büyümesi de bunu gösteriyor. AJet’in uçuş ağı arttıkça büyüme rakamları da yükselecektir. THY ve AJet Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bolat ve AJet Genel Müdürü Kerem Sarp’ın Ankara’yı böyle bir misyon için konumlandırmasının meyvesini kısa sürede toplanmaya başlanacaktır.

        AJet, günümüzde Sabiha Gökçen’den 30 civarında ülkeye uçuş gerçekleştiriyorsa, geçmiş yıllarda bu meydanın iyi değerlendirilmediğini söylemeye gerek var mı? AJet, Esenboğa’dan da 25’ten fazla ülkeye sefer düzenliyor. Her iki havalimanı da AJet’in merkez üssü oldu. Peki, AJet’ten çok daha büyük bir filoya sahip olan THY için İstanbul Havalimanı dışında ikinci bir “HUB” gerekli mi, değil mi? THY filosu 500 uçağın üzerine çıktığına göre bu konuda THY yönetiminin ne düşündüğünü de çok merak ediyorum.

        **********

        Ticarette Sanal Usulsüzlükler

        Çin’in, Vietnam’ın köylerinde üretilen çantalar, oyuncaklar “bir tıkla” evimize gelebiliyor. Ancak ne tür sorunlarla geldiğini, hangi sıkıntılara sebep olacak yükler taşıdığını kim biliyor? Ticaret Bakanlığı, Uzak Doğu’dan gelen 180 adet oyuncak, ayakkabı ve deri ürününü incelemeye tabi tutmuş; 162’si kriterleri geçememiş. Sağlıksız çıkmış.

        Dijital çağla birlikte hem alışveriş alışkanlıklarımız hem de usulsüzlük yöntemleri uluslararası boyut kazandı. Hem dışarıdan hem içeriden tüketici ilginç yöntemlerle aldatılıyor. Kalitesiz, sağlıksız, fiyat-performans ilişkisi olmayan ve tağşiş edilmiş ürünlerle karşılaşılıyor. Cezalar ise caydırıcı olmaktan uzak. Düzenleyici kurumların çağın şartlarına göre donanımlı hale gelmesi ve daha fazla görev üstlenmesi gerekiyor.

        Yurtdışından gelen kalitesiz, sağlıksız, ucuz ürünler; yurtiçinde üretim ve rekabet dengesini bozduğu gibi istihdamı da etkiliyor. Hatta bazı ihracat kalemlerine bile darbe vurduğu biliniyor. Türkiye’de üretilen gıda ürünleri ve sanayi mamullerinin de sağlıksız, kalitesiz ve güvensiz olduğu için haberlere konu olduğunu biliyoruz. Ürünlerimiz, ihraç ettiğimiz bazı ülkelerde testleri geçemiyor. Bu durumda sadece ithal ürünlere değil, büyük resme bakmak gerekiyor. Aldığımız, sattığımız ve üretip tükettiğimiz ürünlerin güvenli ve sağlıklı olması için gayret gösterirsek önemli bir meseleyi ciddi oranda çözmüş oluruz.

        Eğer Türkiye’ye gelen ayakkabı, oyuncak ve deri mamullerinin yüzde 80’den fazlası kriterleri karşılamıyorsa, sağlıksızsa sorun bizde demektir. Bu ürünleri Türkiye’ye gönderen ülkelerde ya da şirketlerde kabahat aramak yerine, kendi denetim mekanizmalarımızı sorgulamalıyız. Gıdada tağşişin önüne geçememişsek, her türlü tekstil ve sanayi ürünlerinin taklitlerini en iyi şekilde yapmaya devam ediyorsak, kimseye kızmaya da hakkımız olamaz. Ancak daha kalitesiz, daha ucuz ve daha güvensiz ürün satanlarla da rekabete girmemeliyiz. Bu sebeple Ticaret Bakanlığı’nın kısıtlamalar getirmesi yerinde olmuştur; fakat geç kalınmış ve kapsam açısından yetersiz kalmıştır. Keşke yurtiçinde de benzer kısıtlamalar olsa.

        Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz. Geçmiş yıllarda içeriği sebebiyle Türkiye’de satışı yasak olan sporcu gıdası veya başka ürünler bile gümrüksüz olarak yurtdışından satın alınabiliyordu. Oysa bu ürünlerin boş kutuları bile ABD’ye numune olarak gönderilemiyordu. En azından şu an gümrüksüz ürün getirilme meselesi ortadan kalktı; ancak içeriği sıkıntılı, kalitesiz ürünler hâlâ gelebiliyor.

        Bakanlık, e-ticaret platformları üzerinden yurtdışından satın alınan ayakkabı, oyuncak ve saraciye ürünlerine önemli kısıtlamalar getirdi. Peki, diğer ürün gruplarının ne kadar sağlıklı olduğunu nereden biliyoruz? Çin ve Vietnam gibi ülkelerden ithal edilen diğer ürünlerin güvenli olduğuna dair bir garanti var mı? Sağlığı tehdit eden hammaddelere göz yuman ülkeler, diğer ürünlerde neden hassas davransın? Mutfak ve tekstil ürünleri de en az oyuncaklar kadar önemli değil mi?

        Bakanlığın, özellikle Çin merkezli e-ticaret platformlarının; TEMU, AliExpress gibi Türkiye’de etkin olanların faaliyetlerine daha fazla eğilmesi ve bu konuda derinleşmesi gerekiyor. Bu platformlar, tüketici hakları konusunda Türkiye’nin mevzuatını dikkate almıyor. Ürün iadesi konusunda ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Rakipleri; hepsi burada, Amazon, Trendyol gibi platformlar tüketiciyi dikkate alan ve memnuniyeti önceleyen yatırımlar yaparken, iadeler de konusunda ülkemiz mevzuatlarına uyarken Çinli şirketlerin taktik oyunlarına neden müsaade ediliyor?

        Bakanlığın kısıtlaması, yurtdışından posta veya hızlı kargo taşımacılığı ile bireysel gönderilen ayakkabı, oyuncak ve saraciye ürünlerini kapsıyor. Ancak kapsamın genişletilmesi ve basitleştirilmiş gümrük beyannamesi ile ithalat yapan yabancı platformları da içermesi halinde birçok sorun kendiliğinden çözülebilir. Türkiye’de temsilcilik, ofis, depo ve müşteri ilişkileri birimlerini açmayı bile zorla, baskıyla yapan yabancı e-ticaret platformlarının daha büyük hasara sebep olmamaları için Ticaret Bakanlığı’nın teyakkuzda olması gerekiyor.