Bu yazının ilk cümlesini yazmam tamı tamına 47 dakikamı aldı! Yazmak için masaya oturmamın ikinci dakikasında bir arkadaşım, bizim lüzumsuz muhabbetler grubuna, bir fotoğraf ve ona bağlı bir link yolladı. Mesajı açıp, linke ‘tık’ladıktan 17 dakika sonra tekrar yazıya dönebildim. Geçen 17 dakika boyunca neye bakıp, ne okuduğumla ilgili en küçük fikrim yoktu. O 17 dakika, hiçbir şey olmadan, boşlukta uçup gitti. Heba ettiğim 17 dakikam yüzünden kendime sinirlendim. Bir türlü yazıya giremedim. Telefonu elime alıp, Instagram story’leri arasında gezinmeye başladım. Tam bir tavşan deliği... Saçma sapan bir yolculuğun ardından telefondan kafamı kaldırdığımda yazı için masaya oturmamın üzerinden 47 dakika geçtiğini fark ettim. 47 dakika boyunca yapmam gereken şey dışında, şimdi bunları yazarken tek bir görüntüsünü bile hatırlamadığım, tonla video izlemiştim. Bu aktiviteyi gün içinde kaç kez tekrarladığımı düşündüm. Hatırlamadığım 47 dakikaların sayısının fazlalığı kendime öfkemi arttırdı. Etrafımda olan bir dolu şey yüzünden dikkatimi yaptığım işe verememek pek alışık olduğum bir şey değil. Genelde odaklanıp işimi bitiririm ama son zamanlarda dış etkenlerin beni baştan çıkarmasına daha kolay izin verdiğim görüyorum. Kendim dışındaki her şey benden daha önemliymiş gibi; kendimi değil hep dışarıyı dinliyorum… Neden böyle oldu diye kendimi dinlemek istediğim de bile birkaç dakika içinde kendimin yüzüne bakmayıp, dakikalarımı çalan o tavşanın peşinde, tek nefeste o dipsiz çukura yeniden dalıyorum!
CHATGPT KULLANARAK YAZI YAZANLAR NE YAZDIĞINI HATIRLAMIYOR!
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) araştırmacılarından Nataliya Kosmyna, zamanının çoğunu insanların beyin durumlarını okuyup analiz ederek geçiriyormuş. Kosmyna, bir süredir birinin kafasının karıştığını veya odaklanma yeteneğinin kaybolduğunu tespit eden, bir cihaz (bir tür gözlük) üzerinde çalışıyormuş. Yaklaşık iki yıl önce birden bire, tanımadığı farklı farklı kişilerden çeşitli yapay zeka modelleri kullanmaya başladıktan sonra beyinlerinin çalışma şeklinin değiştiğini hissettiklerine, hafızalarının ise eskisi kadar iyi olmadığına dair mail’ler almaya başlamış. Mesajları inceleyince insanların üretken yapay zekâya ne kadar çabuk güvenmeye başladıklarını fark etmiş.
Nataliya Kosmyna, MIT'deki bazı meslektaşlarıyla birlikte, insanların dijital yardım almadan veya ChatGPT yardımıyla tez yazarken beyin aktivitelerini izlemek için bir deney yapmış. Katılımcıların dışarıdan ne kadar çok yardım alırlarsa beyin bağlantı seviyelerinin o kadar düşük olduğunu tespit etmiş. ChatGPT kullanarak yazanların bilişsel işleme, dikkat ve yaratıcılıkla ilişkili beyin ağlarında önemli ölçüde daha az aktivite olduğu ortaya çıkmış. Çalışmaya katılanlara, çalışmalarını teslim ettikten hemen sonra yazdıklarını hatırlayıp hatırlayamadıkları sorulmuş. ChatGPT kullanarak yazanlardan neredeyse hiç kimse az önce yazdıkları yazılarında tek bir satır alıntı bile yapamamış.
İNTERNETİN BÜYÜK KISMI BEYİN İÇİN ABUR CUBUR ÇÖLÜ
Sadece 54 kişyle yapılan bu çarpıcı deney internette yayınlanınca Nataliya Kosmyna dünyanın dört bir yanından dört binden fazla mail almış. Mail’lerin çoğu öğrencilerinin ödevlerini yaparken ChatGPT kullandıkları için doğru düzgün bir şey öğrenemediklerini düşünen öğretmenlerdenmiş.
Kosmyna'ya temel meselenin, hayatımızı kolaylaştıran bir teknoloji ortaya çıktığı anda onu kullanmaya evrimsel olarak hazır olmamız olduğunu söylüyor: “Beynimiz kısa yolları sever, bu doğamızda var. Ama beyninizin öğrenmek için sürtünmeye ihtiyacı var. Bir meydan okumayla karşılaşması gerekiyor.”
The Guardian’da ‘Aptallığın altın çağını mı yaşıyoruz?’ başlıklı yazısında Sophie McBain, “Eğer teknoloji bizi gerçekten daha akıllı yapıyorsa, bizi verimli, bilgi işleyen makinelere dönüştürüyorsa, neden bu kadar çok zamanımızı aptal hissetmekle geçiriyoruz?” diye soruyor: “İnternetin büyük bir kısmı beyin için mevcut tek gıdanın abur cubur olduğu bilgi çölleridir...”
NUR TOPU GİBİ YENİ BİR HASTALIĞIMIZ OLDU: EKRAN APNESİ!
90'ların sonlarında, New York Üniversitesi'nde profesör olarak çalışan teknoloji danışmanı Linda Stone’un ‘Sürekli Kısmi Dikkat’ terimini McBain’in yazısında okudum. Stone bu terimi ‘bilişsel olarak zorlayıcı birkaç aktivite arasında geçiş yapmaya çalışırken sıklıkla içinde bulunduğumuz stresli ve istemsiz durum’u tanımlamak için ortaya atmış: "Hiçbir şeyin dibine inmeden her şeyin üstesinden geldiğinize dair yanlış bir hissiniz var..." Bu durumun insanları gergin hissettirdiğini belirten Linda Stone, bir araştırmasında, insanların yüzde 80'inin e-postalarını kontrol ederken ‘ekran apnesi’ yaşadığını bulmuş: “Bitmek bilmeyen bildirimlere o kadar kapılıyorlar ki doğru düzgün nefes almayı unutuyorlar. Bu aşırı tetikte olmanın bilişsel maliyetleri var: Bizi daha unutkan, karar verme konusunda daha kötü ve daha az dikkatli hale getiriyor…”
İlk cümlesini yazmanın 47 dakikamı aldığı bu yazıyı tamamlama süremde birkaç kez ‘ekran apnesi’ yaşadığımı tahmin etmişsinizdir. Eminim siz de yazının bu noktasına gelene kadar birkaç kez ‘ekran apnesi’ yaşamışsınızdır... Ne acayip, durup dururken yeni bir hastalığımız oldu, hepimize geçmiş olsun…
- 1
Oyunculuk kutsal bir iş mi? Anthony Hopkins'e göre değil! - 2
İcat edildiği günden beri tasarımı değişmeyen şeyler bile artık değişiyor - 3
'Yalan Kütüphanesi' ne kadar gerçek? - 4
Konsere geç başlamak sanatçılığın şanından mı? - 5
Yakın arkadaş olmak için kaç saat birlikte vakit geçirmek gerek? - 6
Yapay zekayla ölümsüz oyuncular çağına hoş(mu) geldik - 7
Abdülhak Hamit ile Lvbel C5 bir yemekte buluşabilir mi? - 8
İnsanlara 'korku'yu unutturan hastalık - 9
Bir dağın yüksekliği mi heybeti mi daha önemli? - 10
Büyülü bir bahçe, büyüleyici bir sergi: Folia